11 Mart 2012 Pazar

soğuk.

  Tam bir ay oldu. Tam tamına bir ay önce, bu saatlerde hayatımda ilk defa hiç üşenmediğim bir yolculuktayım. Birkaç saat öncesinde 4 katlı bi  binanın 3. katı olan evimize boyumla birlikte kar yağmıştı. Erimesine izin vermek istemediğiniz türden.
  Sevdiğimi kaybetmek dokunurdu, bilirdim. Bir bocalamışlıkla karşılayacaktım elbet bu tip bi haberi. Ne yapacağımı bilemeyecek, ağlayamayacaktım belli süre.Ancak "Sevenimi" de kaybetmiş olacağımı hiç düşünmemiştim ,hiç planlamamıştım o güne dek neler olacağını. O gün bunun da pratiğini yapıyordum işte.
  Hazırlıksız olan herşey sakattır. Gözü kulağı olmaz böyle işlerin, olayların. O gece, benim ayağım kesildi..Bardaktan boşalırcasına akması gereken bir sıvı olmalıydı, neredeydi o..?

Yoldayım.
Hiç gitmek istemediğim bir yere doğru süzülüyorum. Bir an önce varmalıyız. Bizi bekleyen son bir şey var orada.
Yere boylu boyunca uzanmış.Boylu boyu dediğim, olsa olsa  göğsüme gelir ayaktayken. Yüreğin olduğu yere ulaşır ancak. Geldik işte.

Evdeyim.
Hep geldiğim yer burası. Her odayı evimmişcesine bilirim. Hep oturduğumuz oda orada. Kapısı kapalı ancak ışık açık.Camın buzu karaltının netliğini gizlemiş. Bir bakalım, ne var.

Odadayım.
Hazır değilim sanırım. Adı olmayan bi aptallık var kafamda.Neden şimdi? Kime sormalı?  Tüm yüzlere bakıyorum etrafımdaki, kırmızı hepsi. Ben yanlış mıyım, neden olmuyor bende?
Açtık örtüyü. 21 yılda hep var olacağını sandığım az sayıda çok sevdiklerimden biri. Uzanmış. Saçları kınalı. Sağ ayak soğuk. Peki ya sol?  O da aynı..
..İşte geliyor, saatler boyu tuttuğum basınç gözlerimi patlatırcasına, kimsenin kederini bölmeden yavaş yavaş geliyor. "Olamaz" diye bağırmak istiyorum. Ama olmaz, daha derin üzüntülüler var yanımda, onlar bağırmalı, benim sıram değil.

O'nun evindeyim.
2 katlı sevimli mi sevimli o evdeyim. Kocaman kapıdan karga tulumba içeri alıyoruz. Çok ağrıma dokundu.Kapıyı açardı biz geldiğimizde, kollarını açardı belki kapıdan önce, görmezdik.
Şimdi hiç açılmayacak mı bu kapı bana?
Çok insan var. Bu kadar kalabalığı kafam kaldırmıyor. Yüzlerce buruş buruş el öptüm. Hepsi O'na benziyor. . Doymam lazım o ellere. Bir daha kim bilir ne zaman olacak bunlar..
Üzgün hepsi. Acıyarak, üzülerek ne kadar anıları varsa anlatıyorlar onunla ilgili. Diriltiyoruz o zamanlarda kendimizce. Son anlarını belki binlerce kez dinledim. Her defasında yeni duymuşum gibi yapıp tekrar dinliyorum.Son yakın saatlerim bunlar ona.

Sol ayak..
Hala soğuk.

Tek hissettiğim sahipsizlik. Başka hiç bir şey düşünmeye fırsatım ve takatim de yok zaten. Yıkadık.Pirüpak olmalı insan gireceği son odaya girerken. Tahtası güzeldi. Tertemiz bir de battaniye serdik altına. Sıcağı sevmez gerçi .Ağır ağır kaldırdılar. Adamların omuzları acımıştır illaki, ağırlaşıyor insan ölünce..
İşte gidiyor..

En son kısık sesini duydum. Ondan önce de şöyle konuştuk:
"-Anane!
-Yasemin!
-Vaay nasıl bildin kız beni bu sesle?
-Kokun geldi yavrum, bilirim elbet.
-Anane be, çok kritik bi sınava giricem dua etsene bana-
-Ederim tosunum sen iste, yatar kalkar okuyun diye dua ederim.
-Yaşa!"
 -...

Dersi geçtim, O gitti.

2 yorum:

  1. Uzun süredir aradığım paylaşım sitesini buldum sonunda gerçekten mükemmel makale ve paylaşımlarınız var. Teşşekkür ederim. Başer eğitim kurumları olarak kaliteli hizmet sunmaktayız.

    YanıtlaSil