25 Aralık 2010 Cumartesi

yer.

"oohooo herkesin girebileceği bir yer değil öyle hacım oralar.." dedi yanından geçip gittiğim yabancı telefonda konuştuğuna..karşıdan karşıya geçmeyi beklerken tanık oldum bu konuşmaya..neydi mesele? herkesin girebileceği bir yer değildi gidilecek yer. bu yer nasıl bir yerdi ki herkes giremiyordu ve esas bu herkes nasıl bir herkesti ki öyle bir yere giremeyecekti?
sınıflandırmalarımzda büyük problemler var.
çözemedim..

15 Aralık 2010 Çarşamba

hush hush!

Konum sessizlik.hemde şu en curcunalı anlarda, hiç olmaması gereken,keyfi anların tehlikeli sessizliği..bugün istemsizce bi tanesinin içinde buldum kendimi. Hayır, sessizlik zaten bilinmeyen göbek adım, ( tırt betimlemerimizden, ( başarı, benim göbek adım)- Hadi ordan zibidi!! ) ama, kısmetse 4 yıl ( inşallah - amin) bilemedin 5 ya da 6 hadi en kötü 7 sene birlikte olacağım insnaların arasında haçlı seferi komutanının eline düşmüş mümin gbi kaldım,işin garibi zaman zaman bende haçlı komutanı oldum, hatta bazı bazı aslan yürek richard oldum. portakal suyundan tatlı tatlı yudumlayan üçgen peynir yakışıklı arkadaşım ana aktörümüz olmasa, ve onun çıplaklık mevzusu, inanın bi şeyim olmazdı o an bizden.karşımda oturan mavi gözlü arkadaşımın yerinde esprileri, çaylarımızın erken soğumasını engelledi, ama çabucak içilmesine yardımı dokunmadı; ve cengaver ben, tüm bakışlar arasında ikinci bardak çayımı sipariş ettim, sanki o an orada bulunmak istemeyen insanlardık ve biri çıkmış bu isteksiz aktivitenin süresini uzatıyordu. halbuki ne de güzel girmiştik o sokaktan içeri..

 zaman zaman oluyor bu tip şeyler. sessizlikten hep korkmuşumdur, budalaca sorumluluk triplerine girmekten kendimi alamaz ve en aptalca soruyu koyuveririm ortaya.yeter ki halkım o an sessiz gerginliği hissetmesindi,gülen yüzler hiç solmasındı..
birileri acaba kendi "halkı" için elini taşın altına sokmuşmuydu hiç, ben kimin halkındandım acaba? varmıdır aramızda başka halkçılar, yaşayan varmıdır içinde bulunduğu yerin sessizliğinde kusası gelen? bi deyiverin dostlar, bi el atalım bu işe, hadi be nolur?..

3 Aralık 2010 Cuma

wikileaks.

Üç beş gündür malum, wikileaks acayip bi hava estirdi dört bi yanda. Şaştım kaldım.. Tabi ki bilenler mutlaka varmıştı da, ben şu son bombardımanla bi anda wikileaks manyağı bi toplum oluşmasını açıkçası çok yadırgadım. Nisanda, acayip bi videoyla dünyayı kasıp kavurdu,Türkiye de çoğu kişi hatırlamaz yaralılara yardıma gidem kamyonetteki sivillerin helikopterle nasıl canice öldürüldüğünü.. Asıl tepki verilmesi gerekn konularda sus pus olan kamuoyumuz, her zamanki gibi avrupanın Türkiye'yi ab ye almayacağının açıkça!! belirtilidği belgelere garip garip tepkiler verdi.Tayyip beyin 8 adet hesabı, Emine hanımın "Allaha inanır ona güvenmez" deyişi,sarkozy nin türkiyeyi sevmeyişi.. Neden çok büyüdü anlamadım. Yılmaz Özdilin de belirttiği gbi sanki aşina olduğumz bilgiler değilmişçesine çullandık hem medya olarak hemde "genç" nüfus olarak. Gizli diye nitelendirildiğinden bunca merak,ve politikanın "magazin dergisi"ne çevrilişi bu belgelerin. Halbuki sakin kafayla okuyup değerlendirilmesi ve devamının beklenmesi çok daha şık dururdu. Ne Kılıçdaroğlunun "tatmin edici" bi açıklamaya ihtiyacı var ne de karşı cepheden açıklayack biri..Wikileakste eminim bunlardan çok daha iyi bilgiler vardır.

Neyse, allahtan şu piyasa metalarını hiç kaybetmiyor da, insanların "ayaküstü" sohbetlerine malzeme birikiyor..