30 Ocak 2011 Pazar

bekle, hemen geliyorum.

beklenti içinde olmaktan hiç hoşlanmam. elimden geldiğince kendimi uzak tutuyorum aklımın gözümün önüne getirdiği görüntülerden. kendim için kötüsünü hiç hayal edemem ya hani, kafamda papatyadan taçlar,hep bi gülücükler filan. yalan bak hepsi. yok öyle bi dünya."kötüsünü düşün iyisi kar kalsın" karamsarlığı değil,dinle iki dakka.
ne zaman kendini "güzel"e alıştırdın, gör bak tepetaklaksın.sanki şartlar, tesadüfler,insanlar,psikolojik durumun,kendi kafan bile; algıladığın şeklin tam tersi olsun diye görevlendirilmiş. beklentide olmasana arkadaşım sen, bırak, temelsiz temeller atma kafanda. senden daha iyi bilen bi "zaman" varken sen ne diye kendini meşgul ediyorsun, kasıyorsun, zorluyorsun, iyi olmasını bekliyorsun ki?
beyninin yarattığı güzel kareler,üstü örtülü tehditler oluyo,işin sonunda anlıyorsun. o yüzden ayaklarını hep denk tut sen.biri gelip öne çıkan ayağını ayağıyla itekleyip yerine komasın sonra.acır ayağın.

23 Ocak 2011 Pazar

duma duma dum.

büyümek, öyle bildiğimiz kart surat ifadelerine erişmekle olmuyormuş..
kullandığın makyaj malzemelerinin "anneden çalıntı" versiyondan çıkıp "forum" kaynaklı olmasıyla da olmuyormuş..
babanın araba anahtarını aşırdığın gecelerden sıyrılıp,sevgilini kendi arabanla evine bırakmanda cevap sayılmazmış..
büyümek, çiçekli böcekli tişörtleri terk edip saten gömleklere,topuklulara adım attığın zamanlardaki şey de değilmiş..
lisede çıkarmak için debelendiğin, genelde bordo veya lacivert kravatlardan sonra, boynundan eksik etmediğin parlak boyun bağları da olmamış hiç.
şebnem ferah arabeskiyle kadınlaştığın zamanlar değilmiş o şey.
litrelerce tüketilen alkole dayanma sürecinde geçen zaman da değilmiş büyümek..

Fakat büyüdükçe o kadar sevdiği bu oyunlara veda etmek lazım gelecekti.."  ö. seyfettin

 -büyümek sevdiğin oyunlara veda etmen demek.

"yağ satarım bal satarım         
ustam ölmüş ben satarım
ustamın kürkü sarıdır
satsam 15 liradır.."

18 Ocak 2011 Salı

alttanal.

insanın bazı sonlar için sağına ve soluna selam durduğu zamanlar vardır.
namazı karıştırmıyorum.
elindeki kağıt saçmalaman için verilse, seka dava açacak kadar yazarsın da bişeyler, bre öğrenci, 10 tane sorunun doğrusunu bulamayacak kadar yoldan çıkmışsın...

..iktisat diye bi ders varmış vakti zamanında. döndürüp dolaştırıp aynı cümleleri kurar hiç bi yeni bilgi vermez arz talebin pençesinde süründürürmüş gencecik dimakları. öyle gaddar öyle art niyetliymiş..ingilizce terimleri öğrendiğin yetmiyormuş gibi, kavram kargaşası yaşadığın birde türkçe kitap bastırmışlar cağnım bölüm sahipleri...öyle de paragöz..
yine de bitirememiş genç dimakların idealist tavırlarını. konsolos olacaktı nasılsa onlar. nasılsa onlar 13 bölüm spartacus izleyip bruce lee olacaklardı. nasılsa work and travel ile "medeniyet görmüş" olacaklardı..olsundu. iktisat art niyetli ve zalım olabilrdi, onların bitmek tükenmek bilmez pembe cümleleri vardı..

 bu sınavda pembe cümleler kuramadım. ben zaten çoğunlukla pembe cümle kuramam. her zamanki gibi bildiğim en süper işaret olan "yuvarlak içine alma" eylemini gerçkleştirdim. nasılsa tam 8 yıl boyunca yuvarlak içine alınmış 5 tane harfle haşır neşirdim. çok başarılıydım bu konuda. pergelsiz mucizeler yaratıyordum.. sonra bişeyler yazmamı gerektiren bi tünele girdim. ışık görünmüyordu. işin kötüsü girdiğim yoluda kaybetmiştim.iktisat beni pençelerinin arasına almış kemik seslerimi duyana kadar eziyor eziyor eziyordu..9 bölüme ayrılmış tabloyu neyle doldursam diye düşündüm. sonra boşken daha alımlı durduklarını farkedip bıraktım..saate baktım. henüz 45 dakika vardı. kağıdımı dahi veremiyordum.. 60 saniyeyi dolduramadığım bir tünelden çıkıyordum. tünelin sonunda kırmızı ışıklar vardı. evet gayet "yatakodası" ambiyanslı  alacalı bir sondu orası...bir sağa baktım. bir sola baktım. herkes harıl harıl yazmaktaydı. hepsi için bir sağdan bir soldan selama durdum...ve ibadetimi bitirdim.

insanın bazı sonlar için sağına ve soluna selama durduğu zamanlar vardır.
en ağır çekim selamımı vermiştim o dakikalarda..tanrı affetsindi..
hiç kızmadım.
insanın bazen alttan alması gereken durumlar vardır..
iktisadı ben nezaketimle "alttan aldım"..

10 Ocak 2011 Pazartesi

high fidelity

“people worry about kids playing with guns or watching violent videos that some sort of culture of violence will take them over. nobody worries about kids listening to thousands, literally thousand of songs about heartbreak, rejection, pain, misery and loss.”

4 Ocak 2011 Salı

adamakıllı

zor zamanların iyi yanlarını da görmek istiyorum bazen. hiç kimseye birşeyin olmadığı ama devasa kazaların içinden kurtulduğum anları hayal ederim.
-hurda olmuş bi araba ve ben camdan uçtum,
-batan titaniklerden birinden kurtarıldım az önce yanımdakilerle,bitme evresindeyiz uzaklaşırken ufalan güverteyi izliyoruz,
-yıldız saaşlarındayım..

fantastik bunalım fantezileri sarar bazen insanı. herşeyin yolunda gitmesi hakikaten bi sıkntıdır insan için.sorgu sual basar algı çerçevesini, saçma sapan sonuçlara varırsın.iyisimi ara ara bahaneni oluşturacak sorunlar biriktirmek kenarda köşede. yastık altında peçete biriktirip aşk acısna ağlanılan gecelerden bahsetmiyorum.
adam akıllı sıkıntın olacak şu hayatta.
yoksa boş şeyleri sorun eder, kendine güldürürsün.. haberin olmaz..