15 Aralık 2010 Çarşamba

hush hush!

Konum sessizlik.hemde şu en curcunalı anlarda, hiç olmaması gereken,keyfi anların tehlikeli sessizliği..bugün istemsizce bi tanesinin içinde buldum kendimi. Hayır, sessizlik zaten bilinmeyen göbek adım, ( tırt betimlemerimizden, ( başarı, benim göbek adım)- Hadi ordan zibidi!! ) ama, kısmetse 4 yıl ( inşallah - amin) bilemedin 5 ya da 6 hadi en kötü 7 sene birlikte olacağım insnaların arasında haçlı seferi komutanının eline düşmüş mümin gbi kaldım,işin garibi zaman zaman bende haçlı komutanı oldum, hatta bazı bazı aslan yürek richard oldum. portakal suyundan tatlı tatlı yudumlayan üçgen peynir yakışıklı arkadaşım ana aktörümüz olmasa, ve onun çıplaklık mevzusu, inanın bi şeyim olmazdı o an bizden.karşımda oturan mavi gözlü arkadaşımın yerinde esprileri, çaylarımızın erken soğumasını engelledi, ama çabucak içilmesine yardımı dokunmadı; ve cengaver ben, tüm bakışlar arasında ikinci bardak çayımı sipariş ettim, sanki o an orada bulunmak istemeyen insanlardık ve biri çıkmış bu isteksiz aktivitenin süresini uzatıyordu. halbuki ne de güzel girmiştik o sokaktan içeri..

 zaman zaman oluyor bu tip şeyler. sessizlikten hep korkmuşumdur, budalaca sorumluluk triplerine girmekten kendimi alamaz ve en aptalca soruyu koyuveririm ortaya.yeter ki halkım o an sessiz gerginliği hissetmesindi,gülen yüzler hiç solmasındı..
birileri acaba kendi "halkı" için elini taşın altına sokmuşmuydu hiç, ben kimin halkındandım acaba? varmıdır aramızda başka halkçılar, yaşayan varmıdır içinde bulunduğu yerin sessizliğinde kusası gelen? bi deyiverin dostlar, bi el atalım bu işe, hadi be nolur?..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder